Italian Marxist and social theorist. The son of a minor public official, Gramsci joined the Socialist Party in 1913, but switched to the newly-formed Italian Communist Party in 1921,being recognized as its leader by 1924. He was imprisoned by Mussolini in 1926, and remained incarcerated until his death. In Prison Notebooks (1970), written between 1929 and 1935, Gramsci sought to redress the emphasis within orthodox Marxism on economic or material factors. Rejecting any form of ‘scientific’ determinism, he stressed, through the theory of hegemony, the importance of political and intellectual struggle. Gramsci insisted that bourgeois hegemony could only be challenged at the political and intellectual level, through a ‘counter-hegemonic’ struggle, carried out in the interests of the proletariat and on the basis of socialist principles, values and theories.
Browse » Home »
Posts filed under hegamonya
5 Şubat 2016 Cuma
31 Ocak 2016 Pazar
Neo-Gramscian( Antonio Gramsci) Okul - 1
Neo-Gramşiyan (Neo-Gramscici) Okul‟un öncülerinden sayılan Robert W. Cox‟un çalışması büyük ölçüde Gramsci‟nin düşüncelerine dayandığı için önce Gramsci‟nin temel düşüncelerine kısaca bakmakta fayda vardır. İtalyan Komünist Partisi‟nin kurucularından olan Antonio Gramsci Frankfurt Okulu üzerinde doğrudan büyük bir etki yaratmamış olsa da çalışmalarıyla Batı Marksizmini derinden etkilemiştir. Gramsci çalışmalarını Avrupa‟daki işçilerin cephelerde birbirlerine karşı savaştığı ve faşizmin yükseldiği bir ortam ve dönemde verdi. Bu ortamda milliyetçiliğin sınıfsal aidiyetlerin üzerine çıktığı gözüküyordu. Anlaşıldığı gibi Batı Marksizmi bu dönemde birkaç önemli soru ile karşı karşıya kalmıştı. Bu bağlamda Gramsci‟nin teorik çalışmasına ışık tutan temel soru „„neden Batı Avrupa‟da devrimi ilerletmek bu kadar zor olmuştur?‟‟ üzerineydi. Marx sonuçta devrimin gelişmiş kapitalist toplumlarda meydana geleceğini varsaymıştı. Oysa devrimi ilk gerçekleştiren geri kalmış Rusya‟daki Bolşevikler oldu.
Gramsci‟nin cevabı hegemonya kavramında yatmaktadır. Gramsci‟nin hegemonya anlayışı benimsediği güç anlayışıyla bağlantılıdır. Bu noktada Nicholo Machiavelli‟den etkilenen Gramsci gücü kısmen insan (ideolojik gücünü ve rızayı temsil eder) ve kısmen hayvan (fizik gücünü, baskıyı temsil eder) olarak tasvir edilmiş mitolojik bir figür olan centaur gibi görür, yani Gramsci‟ye göre güç zorlama/baskı ve rıza karışımıdır. Geleneksel Marksistler düzenin nasıl sürdürüldüğü düşünürken devletin zor/baskı uygulamaları ve araçlarına odaklanmışlardı. Mesela Lenin zamanında devleti “bir sınıfın diğerini ezmek için bir mekanizmadan ibaret olduğu” ileri sürmüştü. Bu açıdan sömürülenleri sistemi devirmekten alıkoyan (devletin uyguladığı) baskı ve korkuydu. Gramsci bu anlayışın devrim öncesi Rusya gibi toplumlarında geçerli olabileceğini kabul ederken, bunun gelişmiş batı toplumlarında geçerli olamayacağını ileri sürdü. Bunun nedeni ise batı toplumlarında sistemin baskıya değil rızaya dayanarak sürdürülmesinden kaynaklanmaktaydı.
Gramsci‟nin cevabı hegemonya kavramında yatmaktadır. Gramsci‟nin hegemonya anlayışı benimsediği güç anlayışıyla bağlantılıdır. Bu noktada Nicholo Machiavelli‟den etkilenen Gramsci gücü kısmen insan (ideolojik gücünü ve rızayı temsil eder) ve kısmen hayvan (fizik gücünü, baskıyı temsil eder) olarak tasvir edilmiş mitolojik bir figür olan centaur gibi görür, yani Gramsci‟ye göre güç zorlama/baskı ve rıza karışımıdır. Geleneksel Marksistler düzenin nasıl sürdürüldüğü düşünürken devletin zor/baskı uygulamaları ve araçlarına odaklanmışlardı. Mesela Lenin zamanında devleti “bir sınıfın diğerini ezmek için bir mekanizmadan ibaret olduğu” ileri sürmüştü. Bu açıdan sömürülenleri sistemi devirmekten alıkoyan (devletin uyguladığı) baskı ve korkuydu. Gramsci bu anlayışın devrim öncesi Rusya gibi toplumlarında geçerli olabileceğini kabul ederken, bunun gelişmiş batı toplumlarında geçerli olamayacağını ileri sürdü. Bunun nedeni ise batı toplumlarında sistemin baskıya değil rızaya dayanarak sürdürülmesinden kaynaklanmaktaydı.