3 Şubat 2016 Çarşamba

Zulümden Kaçanlar Uygur Türkleri

Uygur Türkleri bölgeye Doğu Türkistan diyor. 1949 yılında Çin hâkimiyetine geçince Pekin yönetimi buraya "Yeni Topraklar" anlamına gelen "Sincan" adını vermişti. Çin yönetimi 1955 yılında bölgeye özerklik verdi ve resmi adı Şincan Uygur Özerk Bölgesi oldu. Ancak Uygurlar bölgeye Sincan yerine tarihteki ismiyle Doğu Türkistan demeye devam ediyor. Çin yönetimi ise bu tanımın kullanılmasını "ayrılıkçılık" olarak nitelendiriyor.
Yeraltı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin olan Sincan, Çin idaresine geçtikten sonra bu kaynakların da kullanılmasıyla gelişti. Bölgede refah seviyesi yükseldi. Ancak Uygur Türkleri refah seviyesi yükselen bölgedeki kaynaklardan yararlanamamaktan şikâyetçi. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılardan yakınıyorlar. İslama uygun yaşamanın "siyasi suçlu" olmalarına neden olduğunu savunuyorlar. Çocuk kotası nedeniyle bebeklerini devletten saklayarak büyütüyorlar.
Uygur Türkleri, Çin yönetiminin bölgeye Han Çinli nüfusu yerleştirerek asimilasyon politikası uyguladığını da iddia ediyor.
Uygurlar her geçen gün gelişen bölgede yeni açılan fabrikalara kendilerinin değil, Han Çinlilerinin işe alındığını söylüyor. Bu şikayetler insan hakları raporlarına da zaman zaman yansıyor. Yalova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Dağcı ve öğrencisi Mustafa Keskin’in birlikte yayınladığı, "Çin’in Doğu Türkistan Politikası ve Azınlık Hakları bağlamında Hak İhlalleri” adlı araştırmaya göre de, Çin Doğu Türkistan bölgesini idaresine aldıktan sonra 1950 ile 1978 yılları arasında bölgeye 3 milyon Hanlı göç ettirildi. Böylece, 1953’te 300 bin olan Hanlı sayısı 1990’da 6 milyona ulaştı.
Çin, İnsan Hakları Örgütlerinin bölgede inceleme ve araştırma yapmasına izin vermediği için içeriden alınan bilgiler kısıtlı.
İnsan hakları örgütleri, insan hakları konusunda ilerleme sağlaması için Çin yönetimini sürekli olarak uyarıyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Asya-Pasific Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu, son yıllarda Uygur Türklerinin yoğun bir şekilde ülkelerini terk edip zorlu yolculukları göze almasını, "Siyasi baskılara ekonomik zorluklar eklenince Uygurlar yasal ve yasadışı yollarla daha iyi hayat kuracaklarını düşündükleri ülkelere gitmeyi tercih ediyorlar” diye açıklıyor.

Çin’in insan hakları yaklaşımı uluslararası standartlardan çok farklı ve devletin mutlak hâkimiyetini kutsayan bir yaklaşımı var. Bu yüzden bağımsız insan hakları kuruluşlarının Çin’de faaliyet göstermesine izin verilmiyor. Buna rağmen çoğu bağımsız insan hakları kuruluşu Çin’de ve özellikle azınlık bölgelerinde yaygın ve sistematik insan hakları ihlallerinden bahsediyor. Çin Komünist Partisi genel olarak, siyasi olarak kullanılabilecek dini faaliyetlere ya izin vermiyor ya da çok sıkı sınırlama getiriyor. Meselâ, Ramazan’da Müslüman öğrencilerin oruç tutmasını yasaklamak okullarda çok yaygın bir uygulama.”

0 yorum:

Yorum Gönder

 
© 2013 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler | Designed by Making Different | Provided by All Tech Buzz | Powered by Blogger