3 Şubat 2016 Çarşamba

September 11 and Global Security

0 yorum
       On the morning of 11 September 2001, a coordinated series of terrorist attacks were launched against the USA using four hijacked passenger jet airliners (the events subsequently became known as September 11,or 9/11). Two airliners crashed into the Twin Towers of the World Trade Centre in New York, leading to the collapse first of the North Tower and then the South Tower. The third airliner crashed into the Pentagon, the headquarters of the Department of Defence in Arlington, Virginia, just outside Washington DC. The fourth airliner, believed to be heading towards either the White House or the US Capitol,both in Washington DC,crashed in a field near Shanksville, Pennsylvania, after passengers on board tried to seize control of the plane.There were no survivors from any of the flights. A total of 2,995 people were killed in these attacks,mainly in New York City.In a videotape released in October 2001,responsibility for the attacks was claimed by Osama bin Laden, head of the Al-Qaeda  organization,who praised his followers as the ‘vanguards of Islam’.

     September 11 has sometimes been described as ‘the day the world changed’.This certainly applied in terms of its consequences, notably the unfolding ‘war on terror’and the invasions of Afghanistan and Iraq and their ramifications. It also marked a dramatic shift in global security, signalling the end of a period during which globalization and the cessation of superpower rivalry appeared to have been associated with a diminishing propensity for international conflict. Globalization, indeed, appeared to have ushered in new security threats and new forms of conflict. For example, 9/11 demonstrated how fragile national borders had become in a technological age. If the world’s greatest power could be dealt such a devastating blow to its largest city and its national capital, what chance did other states have? Further, the ‘external’threat in this case came not from another state, but from a terrorist organization, and one, moreover, that operated more as a global network rather than a nationally-based organization.The motivations behind the attacks were also not conventional ones. Instead of seeking to conquer territory or acquire control over resources, the 9/11 attacks were carried out in the name of a religiously-inspired ideology, militant Islamism), and aimed at exerting a symbolic, even psychic, blow against the cultural, political and ideological domination of the West. This led some to see 9/11 as evidence of an emerging ‘clash of civilization’, even as a struggle between Islam and the West.

        However, rather than marking the beginning of a new era in global security, 9/11 may have indicated more a return to ‘business as normal’. In particular, the advent of a globalized world appeared to underline the vital importance of ‘national’ security, rather than ‘international’ or ‘global’ security.The emergence of new security challenges, and especially transnational terrorism, re-emphasized the core role of the state in protecting its citizens from external attack. Instead of becoming progressively less important, 9/11 gave the state a renewed significance.The USA, for example, responded to 9/11 by undertaking a substantial build-up of state power, both at home (through strengthened ‘homeland security’) and abroad (through increased military spending and the invasions of Afghanistan and Iraq).A unilateralist tendency also became more pronounced in its foreign policy, as the USA became, for a period at least, less concerned about working with or through international organizations of various kinds. Other states affected by terrorism have also exhibited similar tendencies, marking a renewed emphasis on national security sometime at the expense of considerations such as civil liberties and political freedom. 9/11, in other words, may demonstrate that state-based power politics is alive and kicking.

28 Ocak 2016 Perşembe

ENVER SEDAT’IN ÖLDÜRÜLMESİ - CAMP DAVİD

0 yorum
Kendisiyle dirsek temasındaki “ılımlı İhvan” bile Camp David Barış Anlaşması’nın en hassas noktası olan Filistin sorununun çözümü konusunda hayal kırıklığı içindeydi. (Bu anlaşmayla Filistin topraklarının %78’i resmen İsrail’e bırakılıyordu.) Hal böyleyken, El Ezher, Sedat’ın zorlamasıyla 1979’da, barış girişimleri konusunda onun politikalarını tasdik eden bir fetva yayınladı. Bu, “ılımlı” Müslüman Kardeşler açısından bir kırılma noktası oldu. Ve onlar da pek çok konuda Sedat’a muhalefet yapmaya başladılar.

 Süreç, Müslüman Kardeşler’in sokaktan, hatta parlamento dan alınıp yeniden hapishanelere gönderilmesi şeklinde ilerledi. ABD ve İsrail’den gelen baskılar sonucunda 2000’i aşkın İhvancı hapse atıldı. El Dava kapatıldı. İhvan yanlısı olduğu şüphesiyle 200 subay ordudan atıldı. Bu sertlik karşılığını bulmada gecikmedi. 1981 yılında Mısır’ın kurtuluşunun kutlandığı bir törende El Cihat üyesi bir yüzbaşı olan Halid Ahmed El Şevki İslambuli önderliğindeki bir grup asker Enver Sedat’a suikast düzenledi. Suikastta Sedat hayatını kaybetti.

Müslüman Kardeşler - Kuruluşu ve İlk Yılları

0 yorum
Bir ilkokul öğretmeni olan Hasan El- Benna tarafından 1928 yılının Mart ayında Mısır’ın İsmailiye şehrinde kuruldu. Kurulduğu günden bu yana Mısır’da siyasi süreçleri etkilemesinin yanı sıra İslam dünyasının pek çok ülkesinde de İslami hareketler için siyasi-ideolojik temel oluşturduğu söylenebilir.
Hasan el-Benna, Nil deltasındaki El Buheyre şehrinin Mahmudiye kasabasında doğdu. Babası Ahmet bin Abdurrahman bin Muhamed el-Benna el Saati âlim olmasının yanı sıra geçimini saatçilikle sağlamaktaydı. El Saati, Mısırın meşhur İslam reformistlerinden Muhammet Abdal döneminde El Ezher’de öğrenciydi. Sünni-Hanbelî Fıkıh mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel’in Hz. Muhammed’in hadislerinin derlemesi olan ünlü eseri “Müsned” in yeni bir düzenlemesini kaleme almıştı. Bu eser, Hasan el-Benna’nın görüşlerinin şekillenmesine etki eden en önemli kaynaklardan biridir.
Onun katıksız bir İslam hükümeti ve İslam hukukuna dayalı Müslüman toplum inşası vaaz eden öğretisi, Hanbelî Fıkıh’ının güçlü etkisini taşır.
8 yaşından itibaren medresede din eğitimini almaya başlamıştır. El-Benna 12 yaşından 14 yaşına kadar hadisler ezberlemiş, Arapça gramer, kompozisyon ve şiir çalışmıştır. Bu sıralar Sünni tarikat çevreleriyle yakın ilişkiye girmiş, İslam tasavvufu üzerine yoğunlaşmıştır.
Benna bu dönemin bazı öğrenci olaylarına katıldı. 1919 yılında, 13 yaşındayken, Mısır’da patlayan İngiliz karşıtı eylemlerde yer aldı. “Cemiyetü’l Ahlakil Edebiyye” dergisinin başkanlığına seçildi.
17 yaşına geldiğinde Kahire’deki Dar’ül-Ülüm öğretmen okuluna kaydoldu. Mezun olduktan sonra İsmailiye kentinde öğretmen olarak çalışmaya başladı. Daha sonra cami ve kahvehanelerde yaptığı konuşmalar etrafına çok sayıda insanın toplanmasını sağlamıştır.
1928’in Mart’ında evinde toplanan 6 kişilik bir grupla İslam davası için yaşama ve ölmeye yemin ederek, “milletin kalbinde yeni bir ruh olarak” İhvan’ı Müslimin”in, Müslüman Kardeşler’in temelini atmıştır. 1933 yılına kadar âlimler, tarikat şeyhleri ve muhtelif dernekler gibi toplumun farklı kesimlerine ulaşmaya başladı. Bu etkinlikleri ve gelişmeler İhvan’ın merkezinin Kahire’ye taşınmasına neden olmuştur.
Burada erkek ve kız çocuklar için okulların, mescitlerin açılmasına önayak oldu.
Teşkilat faaliyetlerini dini, sosyal, kültürel, ekonomik ve sportif alanlar gibi farklı alanlara ayırmış ve bu çerçevede İskenderiye’de bir mescit ve bir merkez, Şebrühit’te bir lokal ve fabrika, Mahmudiye’de bir halı ve tekstil fabrikası ile tefsir-fıkıh eğitimi yapan bir medrese kurmuştur.
İsmailiye’deki İhvancılar genellikle eğitimsizdiler ve alt sınıflardan oluşuyorlardı. Burada, çimento işçileriyle ilişkiler geliştirildi. Kahire’de ise, örgüt toplumun daha üst tabakalarıyla buluştu ve onları etkileme fırsatı buldu. Bunlar arasında El Ezher’den azımsanmayacak sayıda öğrenci, memurlar ve mühendis, tekniker vb. türü vasıflı çalışanlar, işçiler, Mısır ordusunun subayları vardı.
Sayısal olarak örgütün büyüklüğü ile ilgili güvenilir tahminlerde bulunmak zor olsa da, Hasan El-Benna’nın 1928’de 6 kişiyle kurduğu örgüt, 1934 yılında 50 şubeye ulaştı. 5 yıl sonra şube sayısı 500’ü buldu.
Hasan El-Benna 1946’da yaklaşık 500 bin üyeleri olduğunu iddia etti. 1950’lerin ilk yarısında şube sayısının 1500’e, üye sayısınınsa 1 milyona ulaştığı tahmin ediliyor.
Gelişen süreçte, Müslüman Kardeşler Mısır’ın dışında da örgütlenme faaliyetleri başlattı. Filistin. Lübnan ve Suriye’ye temsilci gönderildi. Bunlar, Abdurrahman El Saati ve Muhammed Esat El-Hâkim’dir. Bunlar, Kudüs, Şam ve Beyrut’ta birçok camide kalabalıklara çeşitli konuşmalar yapıp, konferanslar düzenlediler. Daha sonra buralarda şubeler açtılar. Hareket giderek Ürdün, Sudan hatta Pakistan’a kadar yayıldı.

                      MÜSLÜMAN KARDEŞLER İDEOLOJİSİ

Anayasamız Kur’an, rehberimiz peygamber, en büyük amacımız Allah yolunda ölüm” sloganı, Müslüman Kardeşler’in ideolojisini en iyi şekilde açıklamaktadır.
Böylece İslam, insanların siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşamının ayrıntısını düzenlemek üzere etkili bir sistem öneren bütünlüklü bir ideoloji olarak tanımlanmış olmaktadır.
30’lu yıllarda Müslüman Kardeşler, çalışma şekilleri ve kalkınma yolu üzerine 1, 2 gibi bazı programlar belirlediler. Hasan El-Benna’nın “Hatıraları”nda yer alan bu programın bazı maddeleri şöyledir:
- Evlerde, camilerde konferanslar verilmesi. Salı Günü Dersleri’nin kurumsallaşması,
- Çeşitli yayın ve risalelerin yayınlanması,
- Şube sayısının artırılması,
- Beden eğitimi ve izci örgütlerinin düzenlenmesi,
- Üniversitelerde ve diğer okullarda davanın kök salması, öğrenciler kısmının kurulması ve el Ezher in ilim adamı ile öğrencilerin çalışmalarından yararlanması.
- İslami-ulusal davaların özellikle Filistin davasının desteklenmesine katkıda bulunulması,
- Misyonerlik hareketlerine karşı koyma ve dini öğretinin teşvik edilmesi gibi İslami hareketlere katkıda bulunulması,
- İslami açıdan kusurları bulunan hükümetlere karşı çıkılması ve partizanlığa karşı çıkılıp açıkça İslami usullere çağrılması,
- Siyasi partilerin kapatılması, çünkü İslam’ın birleştirici özelliğinin olduğu ve Müslümanların ülkelerinin esenliği için birbirleriyle işbirliği halinde hareket etmeleri gerektiği,
- İslam devletinin amacının İslam hukukunu hakkıyla uygulamak olduğu.
Müslüman Kardeşler’in devlet yönetimiyle ilişkilerine gelince: Bu ilişkiler yer yer gerilse de genellikle iyi düzeyde olmuştur. Müslüman Kardeşler, 1937’de misyonerlikle ilgili olarak Kral Fuat’a verdiği muhtırada bile şöyle hitap etmektedir: “Dinin sırlarının koruyucusu, İslam’ın ve Müslümanların destekçisi, Mısır’ın sayın fedakâr hükümdarına…
Müslüman Kardeşler’in parlamento binasına mescit açılması için hükümete yaptığı başvuru olumlu karşılanmakta, hemen mescit yapılmakta ve bu başvurudan dolayı Müslüman Kardeşler’e teşekkür mektubu gönderilmektedir.
Hükümet pek çok defa Müslüman Kardeşler’e maddi yardımlarda bulunmuştur.
Ancak zaman zaman hükümetin Müslüman Kardeşler’e yönelik sert tutumları da olmakta, Hasan El-Benna dâhil pek çok militanın gözaltına alındığı veya tutuklandığı bilinmektedir.
Müslüman Kardeşler, topladıkları bağış paralarıyla kurdukları matbaalarda çeşitli gazeteler çıkarmaya başlamışlardır. 1946’da günlük bir gazete çıkardılar. Hasan El Benna’nın damadı Sait Ramazan 1950’de El Müslimin adında bir aylık dergi çıkardı. Daha sonra derginin başına Seyyid Kutup geçti.
Müslüman Kardeşler 1928’deki kuruluşundan 1936’ya kadar esasen dini planda etkin, bir tür sosyal yardım ve dayanışma hareketi olarak görülürken, 1936, Müslüman Kardeşler’in Arap Ortadoğu’sunun meselelerine ilk olarak karıştığı, dolayısıyla örgütün tarihinde bir dönüm noktası oluşturan yıl olmuştur.
Bu yıl içinde, Filistinlilerin, topraklarında İsrail’in genişlemesinin yol açtığı rahatsızlıkla İngiliz manda yönetimine karşı ayaklanması, İhvan’a siyasal etkinlik sağlaması için beklenmedik bir fırsat sundu. İhvan, Filistin’e tam destek verdi. Ve onlar için bağış kampanyası başlattı.
İhvan’ın Filistin ayaklanmasına aktif destek ve katkı vermesi, Mısır dışında daha güçlü şekilde yayılmasını sağladı. Bu dönemde İhvan’ın asıl siyasal yönelimi İngiliz karşıtlığı olmuştur.
1939 yılına kadar İhvan siyasal güç olarak çok büyük bir gelişme ve büyüme göstermiş, özellikle kırsal kesimde iyi örgütlenmiş bir güç haline gelmiştir. Artık Mısır siyasetinde El Benna’nın aktif desteği çok daha fazla aranır olmuştur.
Fakat Benna siyasete girmeme konusunda kararlıdır ve yönetimin dışında kalmaya özen göstermiştir. Ancak aynı dönemde, Benna, hatırı sayılır bir kitle desteğine sahip olan milliyetçi Vafd Partisi’ne karşı bir kampanya başlatmış ve Vafd’ın yeni oluşan “Pan Arabist” siyasi konjöktörde direnci düştükçe, buna paralel olarak, Müslüman Kardeşler’in gücü artmıştır.

MUSLİM BROTHERHOOD - AFTER 1960s

0 yorum
In 1970, Anwar Sadat became a president of Egypt and he was known as a close friend of the big devil the USA. Until his presidence Egypt had always been fought with Israel for Palestine however Sadat tried to find a middle road with Israel and it would be the end of the begining for him. In 1978, he signed the Camp David treaty with Israel government in the USA. According to that treaty the seventy perccentage( %78 )of Palestine had been given to Israel and the Sina peninsula given to Egypt. Of course that action caused the extremely huge hostility against to Anwar Sadat. As a conclusion on 6 October in 1981 he was killed by the member of Brotherhood Khalid Islambouli at the centre of Cairo. 
      
                      https://www.youtube.com/watch?v=G92qf_1Rrsg You can see the conspiracy.

And after that the organization was probihited and members were banished from Egypt. Hosni Mubarek in power. In 2005 brothers had won 88 chairs as a free candidates from the assembly in the first free elections. Nevertheless, in 2008 they were prohibited again by the Mubarek government. 

SAYYID QUTB - A MUJAHİD OF NEW ISLAM

0 yorum
        I am gonna give a brief information about his life and actions. Before the information I would like suggest the book of  the''Signpots or Milestones'' for all of you for understanding of radical Islam.
            
            Sayyid Qutb was born on 9 October in 1906. His father was a landowner and the family estate's administrator however he was also well known for his political activism. From 1948 40 1950 he went to the USA for education and his ideology had been shaped there. He was a educator, author, Islamic theorist and he published the book of Signpots in 1964. That book called one of the most influential works in Arabic world in the last century. His ''Jihad'' ideology and Jihad ways were identified in that book. The most crucial issue about that book became an inspiration source for Al Qaeda and other radical Islamic terrorist groups. 

      In 1966 he was executed by Nasır Government.

MUSLIM BROTHERHOOD - THE MOVEMENT IS ON

0 yorum
                As I said in the foundation article, the Palestine problem was a crucial issue for Muslim world because of Jarulsalem's importance. After the collapsing of Ottoman Empire, Jews migration had been started increasingly day on day. Due tothis reason Hasan El Benna went to Palestine for establishing the branch of the Brotherhood in 1935. At the same year Muhammad Emin El-Huseyni was selected as a leader of Palestine brothers. He was a officer of Ottoman Army in the Dardanelles War in 1915. He is called as a pioneer of National Movement of Palestine and had tried to deny sale of properties to Jews. In the Second World War time El-Huseyni supposed to the Hitler propagandas which were against the Jews and met him in Berlin in 1941.

     In the following years 40 branches of the Muslim Btorherhood were established. Number of members year on year ;

* 1936---- 800
* 1938---- 200.000
* 1948---- 500.000

Furthermore, Brother did not just establish the branches they also founded hospitals, factories, schools and mosques. By that way Brother's propaganda had been reached millions of Muslim easily.

                                        Muslim Brotherhood in Egypt

               As I mentioned above the number of Brothers had reached to 500.000 and that was horrible score for a new organization. Government of Egypt was started to disturbed by the growing of the MB. In 1948 Brothers attempted to assasinate to president of Eygpt Mahmod Nukrashi Pasha and they killed him. We can say that was the first terrorist action of the Brothers. At the same year, the martial law was proclaimed and the movement prohibited in Egypt and the founder of Brotherhood El Benna was killed by police in Cairo as a reprisal by government. 

         In 1952, The Egypt monarchy was demolished by the ''Free Officers'' called as a 23 July Revolution. In fact, the Brothers had supposed the officers however the new government that was set by revolutionarists wanted to establishing the new secular constitution. Of course the Brothers started to demonstrations against the new government and the movement was prohibited and the leaders of movement were banished to Saudi Arabia, Jordan, Lebanon and Syria and many of them were put in jail for many years. 

        In 1966, they had planned a new conspiracy against to Nasır ( called as a socialist Nasır, he was very closed to the USSR at the Cold War ) however they had failed and three leaders of Brother were hanged by the oder of president Nasır. One of them Sayyid Qutb.
  

 
© 2013 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler | Designed by Making Different | Provided by All Tech Buzz | Powered by Blogger