Antik Yunan kent devletinde demokrasi
deneyimleri, toplumsal homojenliği sağlayacak ve kutup çatışmalarını önleyecek
çözümlerle el ele ilerledi. Altta yatan sorunun iktisadi eşitsizliklerin
kendini siyasal alanda göstermesi, siyasal eşitsizliklerin de iktisadi
eşitsizlikleri derinleştirmesi olduğu düşünüldü. Bu çerçevede, Antik Yunan’da
orta sınıfın önemi keşfedildi ve alt-üst sınıfların ortaya çekilmesi amaçlandı.
Buna göre orta sınıf ne kadar güçlü ise toplumsal yapı da o kadar sağlam ve
güçlü olacaktı.
Polislerdeki toplumsal yapı demokrasinin
işleyişini kolaylaştırmıştır. Polislerde oturanlar köleler, yabancılar ve
yurttaşlar olmak üzere üç kesime ayrılmıştı. Köleler siyasal haklardan mahrum
bırakılmıştı. Hatta köleler insan sayılmaz, bir araç veya eşya gibi muamele
görürlerdi. Fakat bunun yanı sıra polislerdeki üretim büyük oranda kölelere
dayanıyordu İşte idari işler dâhil
her alanda çalıştırılan köleler, devlet işleri için yoğun mesai harcayan
vatandaşların çalışmadıkları zamanlardan doğan ekonomik kaybın önüne
geçiyorlardı. Aynı zamanda kölelerin ekonomik yaşamı sürdürmeleri yurttaşlara
siyasal sorunlar ve güzel sanatlarla ilgilenmeleri için boş zaman sağlıyordu. İşte bu özellik antik Yunan demokrasisinin nasıl günümüzden dahi iyi bir şekilde yürütüldüğünü gösteriyor.
Kadınlar ve yabancıların da köleler gibi siyasal
hakları bulunmamaktaydı. Sadece yirmi yaşın üzerindeki erkekler siyasi haklara
sahipti; halk meclisine katılıp, özgürce konuşabiliyor, karar hakkına sahip
olabiliyorlardı. Bu durumda kadın, köle, çocuk ve meteikos denilen Atina’ ya yerleşmiş özgür yabancıların siyasal
haklardan mahrum bırakılması doğrudan demokrasiyi kolaylaştırmıştır. Neredeyse
nüfusun üçte ikisinin siyasal haklardan mahrum bırakılması Antik Yunan’da
doğrudan demokrasinin gelişmesinin en önemli nedenidir. Tabi nüfusun az olması
da yadsınamaz,örneğin direkt demokrasiyi günümüzde uygulamaya çalışmak büyük bir hayalperestlik olacaktır.
Polislerde vatandaşlık zor kazanılan önemli bir
statüydü. Ancak vatandaş statüsündeki bir erkek ve kadından doğan çocuklar
vatandaş olabiliyordu. Vatandaş olmayanlar mülk sahibi olmamak, geçerli bir
evlilik yapmamak gibi kısıtlamalara tabi tutuluyordu. Polislerde nüfusun
azlığının yanı sıra polislerinin kurucu ögesinin din olması da insanların
birbirlerine ve polise olan bağlılıklarını kuvvetlendiriyordu
0 yorum:
Yorum Gönder