27 Ocak 2016 Çarşamba

Antik Yunan’da Demokrasi

Antik Yunan kent devletinde demokrasi deneyimleri, toplumsal homojenliği sağlayacak ve kutup çatışmalarını önleyecek çözümlerle el ele ilerledi. Altta yatan sorunun iktisadi eşitsizliklerin kendini siyasal alanda göstermesi, siyasal eşitsizliklerin de iktisadi eşitsizlikleri derinleştirmesi olduğu düşünüldü. Bu çerçevede, Antik Yunan’da orta sınıfın önemi keşfedildi ve alt-üst sınıfların ortaya çekilmesi amaçlandı. Buna göre orta sınıf ne kadar güçlü ise toplumsal yapı da o kadar sağlam ve güçlü olacaktı.
Polislerdeki toplumsal yapı demokrasinin işleyişini kolaylaştırmıştır. Polislerde oturanlar köleler, yabancılar ve yurttaşlar olmak üzere üç kesime ayrılmıştı. Köleler siyasal haklardan mahrum bırakılmıştı. Hatta köleler insan sayılmaz, bir araç veya eşya gibi muamele görürlerdi. Fakat bunun yanı sıra polislerdeki üretim büyük oranda kölelere dayanıyordu İşte idari işler dâhil her alanda çalıştırılan köleler, devlet işleri için yoğun mesai harcayan vatandaşların çalışmadıkları zamanlardan doğan ekonomik kaybın önüne geçiyorlardı. Aynı zamanda kölelerin ekonomik yaşamı sürdürmeleri yurttaşlara siyasal sorunlar ve güzel sanatlarla ilgilenmeleri için boş zaman sağlıyordu. İşte bu özellik antik Yunan demokrasisinin nasıl günümüzden dahi iyi bir şekilde yürütüldüğünü gösteriyor.

Kadınlar ve yabancıların da köleler gibi siyasal hakları bulunmamaktaydı. Sadece yirmi yaşın üzerindeki erkekler siyasi haklara sahipti; halk meclisine katılıp, özgürce konuşabiliyor, karar hakkına sahip olabiliyorlardı. Bu durumda kadın, köle, çocuk ve meteikos denilen Atina’ ya yerleşmiş özgür yabancıların siyasal haklardan mahrum bırakılması doğrudan demokrasiyi kolaylaştırmıştır. Neredeyse nüfusun üçte ikisinin siyasal haklardan mahrum bırakılması Antik Yunan’da doğrudan demokrasinin gelişmesinin en önemli nedenidir. Tabi nüfusun az olması da yadsınamaz,örneğin direkt demokrasiyi günümüzde uygulamaya çalışmak büyük bir hayalperestlik olacaktır.
Polislerde vatandaşlık zor kazanılan önemli bir statüydü. Ancak vatandaş statüsündeki bir erkek ve kadından doğan çocuklar vatandaş olabiliyordu. Vatandaş olmayanlar mülk sahibi olmamak, geçerli bir evlilik yapmamak gibi kısıtlamalara tabi tutuluyordu. Polislerde nüfusun azlığının yanı sıra polislerinin kurucu ögesinin din olması da insanların birbirlerine ve polise olan bağlılıklarını kuvvetlendiriyordu

0 yorum:

Yorum Gönder

 
© 2013 Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler | Designed by Making Different | Provided by All Tech Buzz | Powered by Blogger