Karanlık çağı, “Kahramanlık çağı” da denen yeniden toparlanmanın ve kentsel yaşamda
canlanmanın görüldüğü dönem takip etti. Bu dönemde klan ve kabileler bir araya
gelmeye başlamış, zeytin ve üzüm başta olmak üzere tarımsal üretim gelişmiş,
ticaret canlanmıştı. Üretim ve ticaretin gelişmesiyle insanlar arasındaki
farklılıklar artmış ve ekonomik çatışmalar ortaya çıkmıştır. Ekonomik
farklılaşma ve bütünleşme kent sınırlarını aşınca kent devletleri yerini,
bölgesel devletlere, imparatorluklara bıraktı ve krallık döneminde toprakların
giderek az sayıda kimsenin elinde toplanmasıyla, toplum feodal bir yapıya
büründü. Toplumda bir aristokratlar katmanı oluştu. Aristokratik dönem diye de
adlandırılabilen bu dönemde borçlarını ödeyemeyen kişiler köle durumuna
düşmüştür.[2] Borç
köleliği Atina’da o kadar yaygınlaştı ki, toplumsal çatışma ve huzursuzluğun
neden olduğu köle ayaklanmaları ortaya çıktı. İnsanların mülkiyetini kaybetme
endişeleri güvensizliği artırıp, orta sınıfın hızla erimesine yol açtı. Aristokratların
karşısında kalabalık bir mülksüzler katmanı belirince toplumda sınıf
çatışmaları kaçınılmaz oldu. Şiddetlenen bu çatışmalar, çözüm yolları
aranmasını da beraberinde getirdi. Atina’daki altı yargıçtan biri olan Drakon,
aristokratlar tarafından, düzeni tekrar sağlayacak yasalar yapmakla
görevlendirildi. Milattan önce 624 yılında uygulamaya konulan Drakon yasaları,
aristokratların çıkarlarını koruyup, fakirler ve köleler için ağır cezalar
öngörüyordu.
Atina aristokratları, çok geçmeden, “Drakon yasaları” yolunun, ceza,
baskı ve şiddetin bir çıkmaz sokak olduğunu anladılar. Çünkü şarap ve
zeytinyağı üretimi ve alışverişi, ticaretle uğraşan ve gittikçe kalabalıklaşıp
varsıllaşan bir kentli orta sınıf yaratmıştı. Bu sınıf, aristokratlara karşı
siyasal haklar kavgasında, yoksul köylülerle ve daha çok da kente göçmüş
köylülerin oluşturduğu yoksul işçilerle ve işsizlerle birleşme eğilimi
gösterdi. Bunun üzerine aristokratlar, bazı reformlarla sınıf çatışmalarını
yumuşatma yoluna gittiler. Kentli orta sınıfın üst kesimleriyle işbirliğine
yönelerek, orta sınıfın aşağı sınıflarla işbirliği yapmasını önlemiş oldular.Drakon yasalarından yaklaşık otuz yıl sonra,
milattan önce 594 yılında, Solon reformları uygulamaya kondu. Solon ilk iş
olarak borçlarından dolayı özgürlüğünü kaybeden vatandaşların borçlarını sildi
ve borç köleliğini yasakladı. Vatandaşların borç karşılığı olarak kendilerini,
eş ve çocuklarını göstermelerini yasaklayıp, topraklarından ipoteği kaldırdı. Ticaret
ve zanaatın gelişmesini destekleyip; ölçü ve tartıda standart sağladı. Solonun
amacı toplumsal tabakalar arasında adaleti sağlamak ve özellikle alt ve üst
tabaka arasındaki kutuplaşma ve çatışmaları önlemekti. Bu nedenle toplumsal ve
ekonomik tabakaları gelirlerini temel alarak dört gruba ayırdı. En üst tabakada
yıllık geliri 500 kile olanlar, onun altında yıllık geliri 300 kile olanlar,
üçüncü tabakada 200 kilelikler ve son olarak en alt tabakada yıllık geliri 200
kileden daha az olanlar yer alıyordu. Bu ayrım soyluluğa göre değil
yurttaşların servetlerin göre yapıldı. Yurttaşlar arasında tam bir eşitlik
getirmese de, Solon yasalarının, zengin fakir arasındaki uçurumu ortadan
kaldırmayı ve orta sınıfı güçlendirmeyi amaçladığı su götürmez bir gerçektir.
En yoksul sınıf, bir çeşit ayrıcalık sayılan askerlik hakkından yoksun kalıyor,
kamu görevlisi ve yönetici seçilemiyor ama vergi de vermiyordu. Bu sınıftan
olanlara tanınan tek siyasal hak seçme hakkıydı.
Borç köleliğini kaldıran ve Atina sınıfsal
yapısını değiştiren Solon yasaları ve oluşturduğu sınıflandırma şeması kendinden
sonra demokratik adımlar atılmasına büyük katkılar sağlamıştır. Çünkü onun
reformları yukarıya doğru toplumsal hareketliliğe izin verdi ve doğrudan gelir
vergisinin kaldırılmasıyla girişimci yurttaşların zenginleşmesini
kolaylaştırdı. Ayrıca bu Solon reformları ileriki yıllarda Romalıların kullandığı 12 Levha Kanunları'nın oluşmasında büyük bir rol oynayacaktı.
Tüm bunların ardından, Atina Demokrasisinin
kurucusu olarak da bilinen Kleisthenes, milattan önce 507 yılında, sistemi daha
demokratik bir düzene oturttu. Kleisthenes, Solon reformlarına karşın, Atina
siyasal yaşamında aristokratların ağırlaşmasının nedenini aristokratik kabile
örgütlerinin varlığını sürdürmesine bağladı ve kan bağına dayalı kabile
örgütlenmesini bütünüyle ortadan kaldırdı
0 yorum:
Yorum Gönder