Cemal Abdül Nasır liderliğindeki “Hür subaylar” 1952 yılında bir darbe gerçekleştirerek kralı devirdi. İktidarı ele geçirdi. Bu rejim değişikliği, İhvan tarihinde önemli bir dönemin kapanmasına neden oldu. Örgüt yeniden yasaklandı. Yeraltına inmek zorunda kaldı.
Aslında darbeye katılan subayların pek çoğu İhvan üyesi ya da sempatizanıydı. Ayrıca İhvan ile Hür Subaylar’ın programları arasında dikkat çeken bir benzerlik vardı. Dolayısıyla başlangıçta her iki taraf arasında bir işbirliği olduğu söylenebilir. İhvan, 1952’de Kahire’de başlayan ve monarşinin temellerini sarsıp altı ay sonraki askeri darbeye zemin hazırlayan gösterilerde önemli rol oynadı.
“Hür Subaylar” iktidara geldiklerinde ülkede güçlü bir yapı kazanmış olan Müslüman Kardeşler’in desteğine sahip olmayı ummaktaydılar. Görünürdeki (vitrindeki) liderleri General Muhammed Necip Hasan el-Benna’nın mezarını ziyaret ederek hürmetini ifade etmiş, tüm siyasi partilerin faaliyetini yasaklayan darbe yönetimi, İhvan’ı, dini bir organizasyon olduğu gerekçesiyle bu yasağın dışında tutmuştu.
Ancak “Devrim Komite Konseyi” El-Hudeybi’nin “Kur’an temelinde bir anayasa” talebini ret edince örgütten rejime yönelik muhalefet yükselişe geçmeye ve İhvan, rejime, İslam’a karşı olduğu gerekçesiyle saldırmaya başladı. 1953’te iki taraf arasında keskin bir mücadele başladı. Yönetimin aynı yıl başlattığı toprak reformu örgütün muhalefetiyle karşılaştı. İhvan öğrenciler ve sendikalar arasında propagandasını yoğunlaştırdı. Bunun yanı sıra asker ve polis içerisindeki bazı İhvan üyeleri rejime karşı planlı çalışmalar yapmaya başladılar.
1954 yılında İngilizlerin Mısır’dan çekilirken Mısır ile yaptığı anlaşmayı fazlaca İngiliz yanlısı bularak kabul etmeyen İhvan, İngilizlere karşı silahlı mücadele çağrısı yaptı. 26 Ekim 1954’de Nasır’a karşı İhvan’dan gelen suikast girişimi, Nasır yönetiminin daha güçlü bir şekilde örgütün üzerine gitmesine neden oldu. İhvan’ın bütün çalışmaları yasaklandı. Örgütün pek çok üyesi ölüm ya da muhabbet hapis cezalarına çarptırıldılar. Binlerce örgüt üyesi Suriye, S.Arabistan, Ürdün ve Lübnan’a sürgüne gitti.
İhvan mücadelesine yeraltında devam etti. Ayakta kalmayı başardı. Nasır’ın 1964’de ilan ettiği genel affın bir parçası olarak, yükselen işçi ve emekçi hareketine karşı güç oluşturmak için birlikte hareket etme düşüncesiyle örgütün üyeleri serbest bırakıldı. İhvan ile Nasır arasında bu yumuşama ve yakınlaşma uzun sürmedi. 1965 yılının yaz aylarında yine İhvan’ın Nasır’a karşı bir suikast girişimi planı açığa çıkarıldı. Sonuç, yüzlerce yeni yakalanma ve örgütün önde gelen 3 isminin ölüm cezasına çarptırılması oldu. Bunlardan biri de, Ağustos 1966’da idam edilen Seyyid Kutup’tur.
0 yorum:
Yorum Gönder